Bayramın ikinci günü aklıma birden burası geldi. Bizimkilere “Hadi gidelim,” dedim. Hem ilçeyi gezer, hem de kalan vakitte civardaki milli parklardan birine uğrarız diye düşündüm.
Son dönemlerde Ankara'nın çevre ilçeleri turizm açısından ciddi bir atılım yaptı. Ayaş, Güdül, Nallıhan, Çamlıdere, Beypazarı gibi ilçeler sosyal medyanın da etkisiyle hayli ön plana çıktı. Hakkını yemeyelim; Büyükşehir Belediyesi ve ilgili ilçe belediyeleri de gayet güzel işler çıkarıyor. Neyse, biz atladık arabaya ve yaklaşık 1 saatlik, yoğun radar denetimi altındaki bir yolculukla buraya vardık.
Çamlıdere ilçesinin gördüğüm kadarıyla iki temel özelliği var. Birincisi, manevi turizm açısından önemli bir yere sahip olan Şeyh Ali Semerkandî Türbesi ve çevresindeki müzeler.
İlk olarak Semerkandî Hazretleri'nin türbesine gittik. Ciddi bir kalabalık vardı. Bölgeye oldukça kapsamlı bir düzenleme yapılmış. Çevresinde lokantalar, çarşı benzeri yapılar, oturup çay içebileceğiniz mekânlar oluşturulmuş. Bölgeye hareket ve canlılık anlamında ciddi katkı sağlanmış. Ayrıca, eski dönem yaşam tarzını anlatan bir müze de kurulmuş. Hem doğası hem de manevi huzuruyla biz çok beğendik.
Bölgenin, eski tarihi dönemlerinde esnaf yaşamını anlatan tematik müze.
Bu tesisin hemen karşısında Oyuncak Müzesi’ne gittik. 90’lar çocuğu olarak oynadığım bazı oyuncakları görmek beni geçmişe götürdü. Babam bile kendi dönemine ait oyuncakları görünce şaşırdı. Yani müze, oldukça geniş bir repertuvar sunuyor. Müzenin hemen karşısında devasa bir soba şeklinde inşa edilmiş “Soba Müzesi” var ama oraya gitmedik. Çarşı merkezinde başka bir müze daha varmış; ancak çarşı trafiği kilit olduğu için oraya da uğrayamadık.
Oyuncak Müzesi
Çamlıdere merkezden ayrılıp Aluçdağı Tabiat Parkı’na geçtik. Çamlıdere ile arasında yaklaşık 7 km var. Virajlı yollardan geçerken, ormanların içinde kalan küçük köyler ve villa kümeleri İsviçre Alpleri’ni anımsatıyor.
Aluçdağı Tabiat Parkı’na giriş, normal araçlar için 100 TL. İçeride çeşme, tuvalet vs. mevcut. Market tarzı bir yer göremedim. Ancak 100 TL giriş ücreti ödenip içeride tuvaletin hâlâ ücretli olması pek hoş olmamış. Piknik alanı inanılmaz kalabalıktı. “Ateş yakmak yasaktır” tabelalarına rağmen mangal yakmayan neredeyse yok gibiydi. 🙂 Burada her yıl 13 Temmuz’da Aluçdağı Festivali düzenleniyormuş. Ayrıca çadırlı kamp alanı da var. Kamp için gelenleri gördüm; fakat alanın tam olarak neresi olduğunu çözemedim.