Sayfalar

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Düz Dünya Teorisi




Milletin canı sıkıldığı için midir nedir bilinmez, sürekli absürt fikir ve düşünce akımları ile karşılaşıyoruz. Son günlerde de adını sıkça duymaya başladığım Düz Dünyacılar çıkmaya başladı karşıma. Adından da anlaşıldığı üzere bir grup eleman ciddi ciddi dünyanın düz olduğunu savunuyor. Sosyal medyada kendi aralarında organize olup toplanıp konferans seminerler bile veriyorlar. Yerli sohbet sitelerinde de yerli düz dünyacılara rastlamak mümkün. Netfix’te bu konu hakkında belgesel bile yapılmış. (Belgeselin adı, Çağın Gerisinde Yaşamak)




-Bu uçuk arkadaşlara göre dış uzay yok. Yer kürenin üzerinde devasa bir kubbe var. Bu kubbenin içinde Ay ve Güneş karşılıklı dönüyorlar. (Genel kabul gören teorileri bu. Kimisine göre kubbe yok Dünya uzayda fakat düz şekilde.)


-Yer dediğimiz sözde düz zeminin çevresi yuvarlak bir buz halkası ile çevrili.


-Dünya devletlerinin yaptığı gizli bir anlaşmaya göre, bu buz tabakasında belirli bir mesafenin ilerisine gitmek yasak mış. 


-Uzaydan çekilen dünya fotoğraflarında bu arkadaşları ikna etmiyor, çünkü onlara göre bu, Dünya'nın düz olmasının bilinmesi istemeyen bazı güçlerin yaptığı algı operasyonu. Yani Dünya’da uzay ile ilgilenen tüm ülkeler aslında belirli güç odaklarının yaptığı yalan habere uymak zorundaymış.

28 Temmuz 2019 Pazar

Belgesel - Abducted in Plain Sight




Bir sapık profili düşünün, karşısındaki ailenin 12 yaşındaki kızını kendine bağlamış, kızın annesinin gönlünü çalmış aynı zamanda kızın babasıyla da bir takım bir şeyler yaşamış olsun.


Konuya belki bir anda daldım belki ama, belgeseli izlerken mahkeme kayıtları ve ispatlı belgeleri görmesem bunu kesinlikle kurgu zannederdim. Çünkü kusura bakmayın bir aile bu kadar geri zekalı olamaz. Tamam başroldeki sapık çok zeki olabilir ama bu olaylar bu dereceye kadar ilerlerken aile nasıl hiçbir şeyin farkına varamaz çok enteresan.


Kıyısından konusuna değineyim geri kalanı size kalsın.


Kendi halinde yaşayan bir aileye bir adam musallat olur. Bu ailenin kız çocukları vardır. Kızlardan 12 yaşında olanına bu adam saplantılı derecede aşık olur. Bazı para-normal miş gibi kurguladığı oyunlarla kızı korkutup kendine bağlar. İşler öyle bir noktaya gelir ki kız adamdan ayrılamaz, adamla yaşamaya başlar.


Bu süre zarfında kızın annesiyle de ilişki yaşar. Anne ile ilişki yaşanmasının sebebi ileride olabilecek olaylar karşısında annenin sesini kesmektir aslında. Anne ile olan ilişkisini bir nevi sigorta olarak kullanır.


Tüm aileyi derin planlar ile avucunun içine alan pedofili, her türlü hukuki sıkıştırmadan uzun süre yırtar. 


Son olarak şunu belirteyim. Belgesel süresince tanıkların bazı ifadeler rahatsızlık verebilir, çünkü olaylar açık seçik anlatılıyor önceden uyarayım.

25 Temmuz 2019 Perşembe

İçerik Hırsızlığı



www.pixselle.com yöneticileri, sitelerinden   yaptıkları bazı paylaşımlarının,  kendilerinden izinsiz olarak başka bir sitede kullanıldığını tespit etmişler. Blog yazarları  arasındaki dayanışmayı güçlendirmek amacıyla sürece katkı sunmak için www.pixselle.com sitesinden yapılan açıklamayı bende paylaşıyorum.

"
Web sitemiz 1. yaşını kutlarken bizleri üzen ve kızdıran bir tabloyla karşı karşıyayız. 

Web sitemizdeki içerikler editörlerimizin büyük emekleri sonucu ortaya konulan ve büyük çaba sarf edilen bir iştir. Google da dolaşırken web sitemize ait içerilerin birebir kopyalandığına şahit olduk. Bunun yanında web sitedeki sayfalar ve katagorilerde bire bir aynısı olmak üzere yayınlanmış. Bu durum yüz kızartıcı suçlardan olan hırsızlığın aynısıdır. 

Bize ait olan içeriğin bir başkası tarafından internet sitenizden çeşitli yöntemlerle kopyalanması durumunda, içeriğin de eser olarak adledilmesi halinde Fikri Haklar Mahkemesi'ne başvurarak maddi ve manevi tazminat talepli dava açma hakkına sahibiz.
Söz konusu delillerin yok olmaması için mahkemeden tespit talep edeceğiz. İçeriği çalan kişi içeriği hemen silebilir. Bu durumda tespit sayesinde içerik silinse bile varlığı kanıtlanır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Ek 4 gereğince söz konusu sitenin erişime engellenmesi için çeşitli prosedürler izlenerek talepte bulunulacaktır.
Türk Ticaret Kanunu madde 46 ve devamı uyarınca haksız rekabet hükümlerine dayanarak tazminat davası açabilme hakkınıda elimizde bulundurmaktayız.
Bahsin geçen https://www.crafbilgi.ga

Adlı web sayfasına gerekli yaptırımlar uygulanacaktır. 

Siz değerli okurlarımızın ve bizi kurulduğumuz günden bu yana destekleyen. Emek ve gayretle içerik üreten arkadaşlarımında bu konu üzerine duyarsız kalmamasını umuyoruz. Saygılarla Pixselle.com"

23 Temmuz 2019 Salı

Nallıhan - Beypazarı Gezi Notları

Bir günlük gezi rotamızı üç nokta şeklinde planladık.

-Beypazarı

-Nallıhan Kuş Cenneti

-Nallıhan Uyuzsuyu Şelalesi

Yaklaşık 100 km mesafede bulunan Beypazarı'na sabah ilk iş olarak kahvaltı yapmak için gittik. Beypazarı'nın merkeze gelmeden sağdaki bir vadinin kenarında (İnözü Vadisi ), kır düğünü, kır kahvaltısı vs gibi organizasyonlar yapan işletmeler var. Biz daha önce araştırdığımız için  pozitif yorumlarından dolayı  Dostlar Tesisi'ne gittik. İçeride tarihi bağ evleri var, dere kenarında yüksek platformlar üzerinde herkese ayrı hizmet veren üzeri kapalı çardak tipi yeme-içme alanları var. Hediyelik eşya alabileceğiniz dükkanlar bile var. Yani kendi içinde büyük bir tesis. Biz dere kenarındaki çardak tipi mekanlarda yer kapabilen ender müşterilerden biriydik, çünkü bizden sonra millet sıraya girdi. Normal masalarda yemek isterseniz yer konusunda sıkıntı yok. Fiyat olarak iki kişilik kahvaltı fiyatı 66 TL. 

Fakat bu tip işletmeleri bildiğim için iki kişilik bir serpme kahvaltının dört kişiye çok rahat yettiğini biliyorum. Biz dört kişiydik ve iki kişilik sipariş verdik. Bize hayli hayli yetti bilginiz olsun.




Buradan ayrılıyoruz fakat ilçe merkezi yerine ters yönden soda fabrikasına gidiyoruz. Fabrikanın içini gezebilme imkanını duymuştuk fakat Pazar günü olması nedeniyle fabrika kapalıymış, bizde fabrikanın hemen önündeki soda satış noktasından soda alıp ilçe merkezi tarafına geri döndük. İlçe merkezine giren  yolda, yol  kenarında belediyenin işlettiği otoparklar var ama biz yan taraftaki özel işletilen otoparkta yer bulabildik. 2 saat civarı durduk 7 TL ödedik. Saatlik değil standart bir ücretlendirmesi var sanırım. 


İlçe merkezi mükemmel yenilenmiş. Tarihi sokakları, yöresel ürünlerin satıldığı noktalar, minik müzeleri ve sanat atölyeleri ile  çağdaşlığı ve tarihi harmanlayan güzel bir belediyecilik anlayışı sergilemişler.




Tarihi çarşıda havuç suyu içip, bölgenin meşhur Beypazarı kurusu ve Beypazarı baklavasından alabilirsiniz. Beypazarı baklavasının bir diğer özelliği de seksen kat hamurdan yapılmasıymış.




İlerleyen vakitlerde öğle yemeği vaktinin verdiği etki ile yöresel yemekleri meşhur olan Beypazarı'nda kafamıza uygun bir yer aradık Kervan Saray isimli restorana gittik. Burada meşhur kapama ve yaprak sarma yedik. Bizim istediğimiz kapama dana etinden olandı ve porsiyonu iki kişilik 60 tl şeklindeydi. Yaprak sarmanın ise porsiyonu 18 TL'ydi.




Buradan ayrıldıktan sonra Nallıhan ilçe merkezi ve Beypazarı arasında olan Kuş Cenneti'ne gittik. Buraya giriş ücretsiz. Kuş gözlem platformları var. Doğası ve yer yüzü şekilleri çok ilginçti.






Yolumuza devam ettik. Nallıhan ilçesini geçince 25 km sonra sola yol ayrımı var. Ama bu bölge biraz karışık .Siz en iyisi navigasyon yönlendirmesine başvurun. Yolun bir kısmını patika yoldan geçip dik yokuşlardan çıktıktan sonra cennet gibi bir piknik alanına vardık. Buraya giriş ücretsiz ama öyle bir tesis ortamı da yok. Wc - lavabo vs var ama ne derece temiz bilmiyorum. Burada, ister piknik yapabilir isterseniz tabelaları takip ederek şelaleyi karşıdan görebileceğiniz gözlem platformuna çıkıp cennet gibi doğanın, ormanların, şelalenin tadını çıkarabilirsiniz.






20 Temmuz 2019 Cumartesi

Bob Lazar: 51. Bölge ve Uçan Daireler




Ufo meraklılarının ilgisini çekebilecek bu belgesel, meşhur 51. Bölge'de zamanında görev yapmış bir fizikçinin burada gördüğü gizli bilgileri açıklamasını konu alıyor.

UFO'lara kimisi inanır kimisi inanmaz, fakat toplumda bu konulara yönelik gittikçe artan bir eğilim söz konusu. Tabi bunun yanında sosyal medyanın ne derece bilgi çöplüğü olduğunu düşünürsek UFO konusunda da ne kadar yalan yanlış bilgiler olduğunu es geçemeyiz.

Fakat Bob Lazar'ın durumu biraz ilginç. Kendisi fizikçi olup, itiş sistemleri konusunda çok donanımlı.




1989 yılında yaptığı açıklamalar ile , 51 Bölge'de düşen UFO'ların itiş sistemleri üzerinde çalışmış. Söylediğine göre, gücünü  anti - madde reaktöründen alan UFO, kendi çekim alanını oluşturarak önündeki zaman - mekanda bir saptırma yaratıyor ve bu şekilde ilerliyor.

Doğru mudur gerçek midir bilinmez, Bob Lazar belgeselin sonlarına doğru (1.05.50 saniye civarı ) eline kağıdı kalemi alıp gördüğü itiş sistemlerini bile çiziyor. 

Hipnoz ve yalan makinası testlerinden geçen bu uçuk bilim adamının anlattıkları Ufo'lara ilgisi olan meraklıların ilgisini kesinlikle çekebilir.

19 Temmuz 2019 Cuma

Full Metal Jacket






"Vietnamlılara yardım ediyoruz, çünkü içlerinde dışarı çıkmaya çalışan bir Amerikalı var."


Yönetmen koltuğunda efsane isim Kubrick'in oturduğu yapımda bir grup askerin Vietnam savaşında başından geçen olaylara tanık oluyoruz.

Ağır bir eğitimden geçen bir grup Amerikalı deniz piyadesi, eğitimlerinin ardından soluğu Vietnam'da savaşın içinde alır. Askerlerden birkaçı  savaşı sorgularken, çoğunluğu Abd'nin Vietnam'a barışı getirmeye çalıştığını, Vietnamlıların kendilerine neden saldırdığını çözemez. Çünkü burunları öyle büyüktür ki Abd'nin yaptığı her şey koşulsuz doğrudur haklıdır. 

Bir diğer dikkat çekilmek istenen konu, medyada sürekli Abd'nin başarısından bahsedilmesi oldu. Yani Abd ordusu Vietnamlı bir komutanı öldürmese bile Abd halkına öldürülmüş gibi aktarılıyor. Abd'nin psikolojik üstünlük sağlamak için kurguladığı yalan siyaseti burada da kendisini göstermiş.

Bu aralar Kubrick yapımı filmlere iyi sardım. Film teknik ve duygusal açıdan hayli başarılı. Şu ana kadar izlememiş olan sinemaseverlere tavsiye derim. 

16 Temmuz 2019 Salı

Teftiş-Josh Malerman









Toplumdan izole bir grup düşünelim. Bu grup bir ormanın içinde dünyadan kopuk bir binada yaşıyor olsun. Binanın içinde 12 yaşında erkek çocuklar var. Bunlar doğduğundan beri bu binanın içinde. Bu çocuklara ALFABE OĞLANLARI deniliyor.

Çocukların eğitim aldığı öğretmenleri var. Onları dış dünyadan soyutlayan hikayeler yazan yazar var, hatta yazarın kitaplarını basan matbaa bile var.

Kitap, bir grup çocuğun izole bir hayat içinde kapana kısılması, dış dünya hakkında yalanlar ile korkutulması ve yaşlarının ilerlemesine paralel bu hayatı sorgulaması üzerinden yürüyor. Düşünce açısından bazı noktaları sorgulayacak kadar zeki olan çocuklar, çürümüş-kokuşmuş olarak adlandırılıyor  ve bu çocuklar KÖŞE denilen bir yerde cezalandırılıyor.

Kitaptan beklediğim aksiyon 300 sayfa civarında anca başladı ve bitti. Çünkü kitap bitti. J

300. sayfaya kadar olan bölümdeki  gereksiz uzatmalar dönem dönem beni bile sıktı. Kitaptan beklediğim gizemli patlamayı ben şahsen bulamadım. Kapalı alanda geçen ama düşük tempoyu seven okuyucuların belki ilgisini çekebilir.

14 Temmuz 2019 Pazar

Otomatik Portakal ( A Clockwork Orange)



Anthony Burgess’in Otomatik Portakal isimli kitabından uyarlanan film, suç oranının yüksek olduğu karanlık bir gelecekte geçiyor.

Bir grup genç insanın sürekli suç işlediği, işlediği suçlardan yargılanmayıp sürekli yırttıkları filmde, suç işeyen bu grup arasında liderlik kavgası başlar.

İlerleyen bölümlerde grubun lideri ve başrol oyuncusu Alex arkadaşları tarafından ihanete uğrar. Daha sonra polis tarafından yakalanan Alex, devletin suçlularla mücadelesi kapsamında bazı tıbbi deneylere katılmaya razı olur.

Devletin, halk ile fikren çatışması, toplum içindeki uç faktörlerin bir anda yer değiştirmesi,  izleyiciyi düşündürmeye yönlendiriyor. Geleceğin karanlık ve isyankar ortamı, arka plan eşya-dekor yerleştirmeleri ile izleyiciye başarılı şekilde yansıtılmış. Filmin müzikleri de ilginç, 1971 yılına göre  hayli başarılı.

Distopya türünde olan filmin yönetmen koltuğunda efsane isim Stanley Kubrick oturuyor.

9 Temmuz 2019 Salı

Çember (Circle)



Küp tarzı kapalı alanda geçen gizemli filmlerden hoşlandığımı daha önce söylemiştim. Bu filmde de ceza mekanizmasının işlediği, insanların birbirinin kaderini belirlediği bir konuya tanıklık ediyoruz.

En başlarda neresi olduğu belli olmayan bir grup insanı çember halinde dizilmiş vaziyette görüyoruz. Bu insan topluluğu içersinde toplumun her kesiminden karakterler var. İnsanların birbirini elerken, mesleki, sosyal ve cinsel tercihleri üzerine yapılan tartışmalar, toplumsal farklılıklara yönelik olarak çaktırmadan belirli noktalara dikkat çekiyor. Ve bu sorunlar üzerinden insanların birbirini harcaması filmin bence ana konusunu oluşturuyor.

Sakin, aksiyonu olmayan fakat gizemli ve aynı zamanda düşündürücü olan bu yapımı izlerken ben hayli keyif aldım. Dediğim gibi bu türe meraklı olan izleyicilere tavsiye ederim.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

Cinnet (The Shining)



Vizyon Tarihi: 23 Mayıs 1980 

Süre: 142dk 

Tür: Gizem , Korku 

Yönetmen: Stanley Kubrick

Stephen King'in 1977'de piyasaya çıkan Medyum isimli kitabından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda 1999 yılında aramızdan ayrılan efsane isim Stanley Kubrick oturuyor.

Film, sezonluk çalışan, daha açık bir ifadeyle kış sezonunda kapanan bir otelde dönemsel olarak bekçilik yapan Jack Torrance ve ailesi etrafında gelişiyor. 

Jack bu otel için iş görüşmesinde başarılı olduktan sonra ailesini yanına alır ve kış dönemi boyunca bu otelde yaşamaya başlarlar. Ama otelde bazı paranormal olaylar baş gösterir. Bu paranormal olaylar çerçevesinde  baba karakterindeki  Jack'in ruh hali yavaş yavaş değişir. İşte bu ruh hali değişirken usta yönetmen Kubrick'in yeteneği de kendini göstermeye başlıyor.

Olaylara paralel gelişen aksiyon sahnelerinin yanında arka planda Kubrick'in estetik  algıya yönelik yaptığı eşya yerleştirmeleri dikkatimden kaçmadı. 1980 yılının teknolojisi göz 
önüne alınırsa yönetmen mükemmel bir iş çıkarmış diyebilirim. Sabit kamera önünde gerçekleşen olaylar, mekanların ilginç şekilde çok temiz ve steril olması da  dikkatimi çeken diğer unsurlar oldu..

Bu tip eski filmleri hep izlemek istemişimdir fakat çekim teknolojisinin geri olması ve seslerin boğukluğu beni hep soğutmuştur. Fakat Netflix nasıl yaptıysa başarmış  bu filmi çok net  ve sesleri berrak bir  şekilde izleyiciye sunmuş.

Stephen King gibi bir yazardan esinlenilen fakat Kubrick gibi bir efsane tarafından beyaz perdeye uyarlanan bu yapımı eğer izlemediyseniz mutlaka ama mutlaka izlemenizi, eğer mümkünse Netflix'te kaliteli şekilde izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

2 Temmuz 2019 Salı

Ören- Kaz Dağları- Cunda- Şeytan Sofrası Gezi Notları




6 günlük tatil süresince konaklayacağımız noktayı, Balıkesir'in Burhaniye ilçesine bağlı, sahil beldesi olan Ören olarak belirledik.

Gezi rotamızı, Ören'in kuzeyi Kaz dağları ve güneyi Şeytan sofrası-Cunda şeklinde planladık.

Kaz Dağlarında benim daha önce kısmen gördüğüm yerleri de gezi rotasına dahil ederek üç noktaya göre şekillendirdik.

1- Şahindere Kanyonu

2- Pınarbaşı Kaz Dağları Milli Parkı

3- Sütüven Şelalesi ve Hasan Boğuldu Göleti


Kaz Dağları resmen kendi içinde ayrı bir dünya. Bu nedenden ötürü tatile başlamadan önce zamandan kazanmak ve verimli gezmek için mutlaka önceden bir gezi planı yapın. Daha önce oraları gezen kişilerin yorumlarını mutlaka okuyun.



Şahindere  Kanyonu (Giriş ücreti kişi başı 3 TL)











Altınoluk ilçesinin hemen içinden sanayinin kenarındaki bir yol ile buraya ulaşıyoruz. Kanyonun hemen başlangıcında düzenli bir piknik alanı var. Aynı şekilde WC'de bulunuyor.

Bilek seviyesinde olan buz gibi suyun içinde yürüdükçe ilerleyen yerlerde suyun derinliği ve akış hızı artıyor. Kimi yerlerde minik göletlerde gördük. Burada yürümek için yanınızda lastik yürüyüş ayakkabıları bulundurursanız çok iyi edersiniz çünkü kuvvetli akan suda dengenizi korumanın yanında birde terliğinizin çıkmaması için uğraşıyorsunuz.

Kimi yerlerde benekli yavru alabalık yavrularını da görüyoruz. Yaklaşık 500 m yürüyüşün sonunda orta büyüklükte bir şelaleye vardık. Şelalenin döküldüğü yer derin. Haliyle şelalenin yakınına gitmek için yüzmeniz gerekiyor. Suyun içinden çıkamadığımız için haliyle bu şelalenin fotoğrafını çekemedim. Su çok soğuktu ama berrak derin sulara dalmak çok eğlenceliydi. Kayalardan atlayanlar da vardı ama ben atlamadım tırmanmaya üşendim :) . Ben göremedim ama rehber eşliğinde ekipman ile şelalenin de üzerine tırmanıp  kanyonda devam edilebiliniyormuş ama dediğim gibi rehber vs görmedim.



Pınarbaşı Kaz Dağı Milli Parkı (Giriş araç başı 21 TL, WC 1 TL)









15 sene önce buranın yolu üzerinde ağlayan şelale adıyla ün yapmış bir piknik alanı vardı. Özel işletmeye ait olan bu yere bu  sefer  giriş yapmadık. Gerçekten küçük bir şelale var isteyen girebilir ama giriş araç başına 20 TL. Biz aynı yolun üzerinde bulunana Pınarbaşı adındaki milli parkın piknik alanına gittik bu sefer. Bu tesis devlet tarafından yani Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından işletiliyor. İçinde gene planlı-düzgün bir piknik alanı var. Ortada akan buz gibi bir dere, derenin ilerisinde iki küçük gölet, göletin yanında birde restoran var. Biz hazırlıksız gittiğimiz için restoranda yemek yedik. Çınar ağaçlarının gölgesinde, serin havada hemen dibinizde akan buz gibi suyun yanında yemek yemek çok keyifliydi. Buradan bizim yediğimiz yemek ücretlerini de yazayım, gidenler olursa önceden haberleri olsun.

     -Kaşarlı alabalığın porsiyonu (hayli doyurucu) 30 TL, kaşarsız alırsanız 27 TL
    
     -50 cc'li şişe bira 18 TL
     
     -Sade soda 3 TL

Not: Kapıda ödediğiniz otopark ücretinin fişini atmayın, OGM ile restoran anlaşmalı. Fişi hesap öderken verdiğiniz takdirde 20 TL indirim uygulanıyor bilginiz olsun.



Sütüven Şelalesi ve Hasan Boğuldu Göleti










Edremit'ten Çanakkale'ye giderken Akçay ayrımı taraflarında fakat sağ tarafa doğru bir yol ayrımı var Zeytinli Köyü şeklinde, ister buradan gidebilirsiniz, isterseniz de daha ileride Kızılkeçili Köyü ayrımından girip bu köyün devamından şelaleye ulaşabilirsiniz. Daha önce okuduğum gezginlerin yazılarında bu köyün adına sık rastladığım için bu köy üzerinden şelaleye gitmek istedim. Köy gerekten çok güzel, eski binaları, meydandaki kahveleri ile değişik bir havası var. Görmedim ama daha önce yaptığım araştırmalara göre burada konaklama imkanı da varmış. Bu köyün bir diğer özelliği de piknik alanının olduğu alanda 850 yıllık koca çınara ev sahipliği yapması. Buraya kadar gitmişken yaşına hürmeten bu dev çınarı görmemek olmazdı.

Köyü geride bırakıp şelaleye doğru virajlı yollardan çıkıyoruz. Çok dar yollardan geçtikten sonra vadinin solundan şelaleye varıyoruz. Bu bölgeden yani Kızılkeçili köyünün yolundan şelaleye giriş için OGM kişi başı ücret alıyor (7 TL) . Zeytinli köyü yolunda yani vadinin sağından şelaleye giriş yaparsanız giriş ücreti olarak araç başı ödeme yapıyorsunuz onunda ücreti 21 TL. Unutmadan WC ücreti de 1 TL.

Sütüven şelalesi ortalama 20-30 metre yükseklikten akıyor. Vadinin karşısına ince ve ürkütücü bir köprüden geçiyoruz. Ve başlıyoruz yukarıya doğru yürümeye. Fakat ne görelim, her yer mangalcı piknikçi dolu. Yani bu kadar harika bir doğal malzeme var elinizde burayı daha verimli kullanma imkanınız varken buz gibi akan suyun kenarına pikniğe ve mangala  izin vermişsiniz. Belirli bölgelerde mangal serbest ama vadinin her yerinde piknik serbest bırakılmış. Tam doğa ile iç içe yürürken tepenizdeki kayalarda çekirdek çitleyen kola içen birilerini görmeniz mümkün. 15 sene önce geldiğimde böyle bir durum yoktu. Denetim daha güçlüydü. Her şeyi geçtim kontrolsüz piknik demek aynı zamanda çevre kirliliği demek. Çünkü milletin çöpünü kabuğunu döktüğü akarsu daha aşağıda Sütüven şelalesinin altındaki insanların üzerine dökülüyor. Neyse, 400 metre yürüdükten sonra Hasan Boğuldu göletine varıyoruz. Burada da benzer manzaralar var. Kafayı kayalarda çeken genç takımı bağıra çağıra kayalardan sulara atlıyordu. Kıyıdan köşeden kimseye bulaşmadan bizde suya girdik. Su öyle böyle değil inanılmaz soğuktu. Soğuk ve derin olan sudan çıktıktan sonra resmen vücudum yanmaya başladı. Sonuç olarak doğa olarak mükemmel fakat işletme olarak rezalet olan bu bölgeyi de geride bırakarak gezimizin Kaz dağları etabını tamamladık. 

Mıhlı Şelalesine bu  gelişimizde gidemedik. Yolunuz buralara düşer ve vaktiniz olursa mutlaka gidin.


Şeytan Sofrası ve Cunda Adası ( Giriş ücreti araç başı 10 TL, WC 2 TL )


















Ören'in kuzeyindeki gezi noktalarını tamamladıktan sonra sıra geldi güneyde belirlediğimiz noktalara.

Ayvalığı geçince koyların kenarından virajlı rampaların sonunda Şeytan Sofrası'na ulaşıyoruz. Manzarası mükemmel, fakat bizim gittiğimiz gün hava güzel değildi. Şeytanın ayak izi olduğu iddia edilen oyuk dışında şeytan ile alakalı başka bir şey göremedik. Birde kapıya şeytan heykeli koymuşlar o kadar. Manzara eşliğinde çay içip bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Fiyatlar ortalama.

Tekrar Ayvalığa dönüp oradan Alibey Adası (Cunda Adası) yönünde ilerliyoruz. İki bağlantı köprüsünü geçtikten sonra yolu takip ederek sahil kenarına kurulmuş adanın merkezine vardık.

Sahil şeridi çok canlı, hediyelik eşya, süs eşyası satan bir dünya esnaf-dükkan bulmanız mümkün. Ara sokaklarda tarihi evler, evlerin renkli kapıları ve eski evlerin içinde açılmış olan pub tipi mekanlar ilgi çekici ve yaratıcı olmuş. Yemek yeme konusunda şöyle bir tüyo vereyim. Deniz ürünlerine yönelik restoran tipi işletmeler sahil kenarında sıra sıra dizili ve bu yörenin en meşhur yemeği sardalya balığının küçüğü olan papalina balığı. Sahil şeridindeki restoranlarda birbirinden farklı fiyatlar var onun için yemek yemeden önce liste fiyatlarına bakarak sıkı bir araştırma yaptık. Biz tercihimizi VİRA CUNDA isimli restorandan yana kullandık. Papalina porsiyon+ salata+ kola şeklindeki bir menü yapmışlar fiyatı da 30 TL ve diğer yerlere göre daha uygundu.

Balığı pişirme şekli ve sunumları çok başarılıydı. Ortaya gelen salata hayli büyüktü. Merak edenler  için 33 cc'lik şişe biranın fiyatı 22 TL. En son fiyatta bile indirim yaparak güzel bir jest yaptılar.


Güney bölgesini de bitirdikten sonra biraz da Ören ve civarından bahsedeyim. 

Ören tam emekli yeri. Sessiz sakin kalabalık değil abartı sıcak değil fakat denizi biraz soğuk. İskele tarafında gece hayatı hareketli. Çarşısı herkese hitap edebiliyor. Beldenin sağ tarafında çadırlı kamp alanları bile bulunuyor. Gene bu gölgede yeşillikler içinde kafe-bar-restoran karmasının bulunduğu gezi yolları var. Gezi yolunun hemen aşağısında halk plajı (duşluk-wc bulunuyor) var. Bu bölgenin meşhur Ayvalık tostunu bende denedim, fakat Ankara'da Ayvalık Tostu diye yediğim tost hem daha büyük hem daha lezzetli hemde daha ucuzdu. :) Yani çok bir esprisi yok. Görmeyeli Akçay'da hayli büyümüş kalabalıklaşmış. Çarşısında adım atılacak yer yok.

Bu bölgede, zamanı verimli kullanıp  doya doya tatil yapmak istiyorsanız dediğim gibi bölgede gezilecek noktaları mutlaka önceden belirleyin ve gün sırasına koymayı unutmayın. :)