Sayfalar

30 Ağustos 2019 Cuma

Behzat Ç





Yıllardan 2010  amcamlarda ailece oturmuş çekirdek çitlerken STAR  TV'de bir fragman dönmeye başladı. Sivil ekip otosunun içinde sivil kıyafetli dört polis harı harıl birinin peşinden koşarken başka bir sahnede arabadan kendilerini atıp Ankara oyun havası oynamaya başlıyorlardı. Aradaki zıt duruma anlam veremedik tabi. Neyse sonradan anladık ki  Ankara'da çekilen yeni bir polisiye dizisiymiş. Tabi o dönemler araplara konut satışını arttırmak için Türkiye'de başka şehir yokmuş gibi hep bir İstanbul pohpohlaması vardı. Böyle bir ortamda Ankara yapımı tek tük  dizilerin çoğalması bizi heyecanlandırmıştı.

Dizinin başlamasıyla bu yapımın sıradan bir polisiye dizisi olmadığını gördük. Yani, konuşmaların çok yapay olduğu bir Arka Sokaklar dizisi gibi değildi. Adamlar çok rahat içten konuşuyorlardı. Muhabbetler, yerine göre küfürler vs doğallık açısından ciddi ciddi iyiydi. Behazat Ç'yi canlandıran Erdal Beşikçioğlu'nun oyunculuğu tek kelime ile mükemmeldi.  Dizinin ilerleyen bölümlerinde konu artık mafia-devlet-ihale üçgenine inince haliyle arı kovanına çomak sokuldu ve dizi bitirilmeye zorlandı. 




Amirim Geri Döndü

TV'ler de bu diziyi yayınlayacak babayiğit çıkamadığı için dizi altı yıl sonra internet üzerinden yayın yapan  Blu Tv  ile ekranlara tekrar  döndü.

Konu gene aynı yerden devam ediyor. Behzat Ç gene ruhsal bunalım içinde fakat gene aynı merhametini masumlara karşı koruyor. Aradan altı yıl geçmiş. Bu altı yıl içinde devlet-mafia ilişkisi sürümüş ama devletin içini PARALEL bazı başka unsurlar gene doldurmuş. Dizinin genel gidişatı da bu paralel unsurlar ile mafia çatışmasının arasında kalan Behzat Ç'nin yaptıkları yada yapmaya zorlandıkları  üzerinden yürüyor.

Neyse konu hakkında daha fazla açık vererek izlemeyenlerin hakkına girmeyeyim. Sonuç olarak eski Behzat Ç  fanlarındansanız altı yıl sonra başlayan ve hız kesmeyen yeni bölümülerini izlemenizi mutlaka ama mutlaka tavsiye ederim. 

28 Ağustos 2019 Çarşamba

Dunkirk



Vizyon tarihi: 21 Temmuz 2017 (1s 47dk)
Yönetmen :Christopher Nolan
İMBD: 7.9


Aksiyon türü yapımlarda  güzel iş çıkaran bir kaç yönetmenden biri olan Christopher Nolan bu eserinde sanatını konuşturmuş.

2017 yılı yapımı  olan bu filmde, İngiliz ve Fransız birlikleri, Alman birlikleri tarafından deniz kenarında bir yerleşim yeri olan Dunkirk'te kapana kıstırılır. Almanların karadan ve havadan taciz ettikleri bu sıkışmış birlikte telaş panik git gide artar. Yönetmende zaten, arka plana koyduğu derinden derinden gelen ritmik müzikler ile bu paniği bize çok güzel hissettiriyor.

İlerleyen sahnelerde, önce ve sonrası şeklinde geçişlerde yapılmış. Yani gördüğünüz bir olay daha sonra göreceğiniz bir aksiyon sahnesinin sonucu olabiliyor. Tabi bu izleyicinin dikkat yönünden daha fazla emek harcamasını gerektiren bir durum. Yani hangi olayın neyin sonucu olduğunu anlamak için biraz kafa yormanız gerekebiliyor.

Duygusallığın tavan yaptığı, görselleri ve sesleri ile mükemmel bir yapım olan bu filmi aksiyon türünü seven izleyicilere şiddetle tavsiye ederim.

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Keşf-i Blogger Etkinliği



Bugün bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü ilham gelmek bilmedi. :) Bende daha çok blogger arkadaş ile tanışmak ve katkı sunmak  için edischar ve akkurttaha'nın düzenlediği bu etkinliğe katıldım gitti. :)



Herkese içten bir "Merhaba",

Blogger dünyasını yeniden neşelendirmenin, harekete geçmenin vakti geldi!  Sürekli aktif paylaşım yapan, blog yazmayı seven arkadaşları tanımak istiyoruz. Daha çok tanışıp, kaynaşmak istiyoruz. Onlara, sizlere ulaşmak, konuşmak, paylaşımda olmak istiyoruz.

"Keşf-i Blogger" Etkinliği.

Bu yayında yapılması gerekenler çok basit;

1-Linklerini paylaşan güzel arkadaşları takip etmek.
2-Kendi güzel linkinizi yazının altına eklemek.
3-İçtenlikle yazıyı sonlandırmak ve blogger arkadaşları bu etkinliğe davet etmek :)

*Size ve daha çok yazara ulaşabilmek için etkinliğimizi es geçmeyin lütfen!

Sevgiler.








Teşekkürler.

Edischar ve Taha Akkurt



25 Ağustos 2019 Pazar

Flight


                                                                                                   Görsel:www.amazon.com

Her ne kadar Tom Hanks'in oynadığı Sully gibi gerçeklerden uyarlama bir baş yapıt olmasa da yönetmen koltuğunda oturan efsane isim Robert Lee Zemeckis çok başarılı bir iş çıkarmış diyebilirim.

Başı Aksiyon Sonu Duygusal


Film, kaptanın uçuşa çıkmaya hazırlanması ile başlıyor. Tabi bizim kaptan alkoliğin önde gideni. Zaten kafası güzel bir de uçakta çaktırmadan iki tek atar. Aksilik değil mi uçakta teknik bir aksaklık meydana gelir ve uçağı çok çok zor şekilde indirir. 102 kişi sağ olarak kurutulurken 6 kişi hayatını kaybeder.

Filmin bundan sonraki kısmı duygusal, yani dram türüne giriyor. Sigorta şirketleri, uçağı yapan firma ve hava yolu şirketinin de aralarında olduğu bir süreçte kıran kırana ihaleyi  birilerinin üzerine atma süreci başlar. Tabi normal olarak kaptan ne kadar başarılı olup uçağı indirsede, hava yolu şirketini sıkıştırmak isteyen diğer gruplar kaptanın sarhoşluğunu  gündeme getirir. Filmin bundan sonraki sürecide kaptanın vicdani muhasebesi üzerinden  yürüyor.

Sonuç olarak, gerilimin ardından tatlı niyetine bol duygusallığı izleyiciye sunan bu yapımı bir çok yönden başarılı buldum. Havacılık türünde aksiyon sever izleyicilerin ilgisini çekebilir.



Vizyon tarihi /   7 Aralık 2012 (2s 18dk)
Yönetmen / Robert Zemeckis
Tür / Dram
Ülke / ABD



















22 Ağustos 2019 Perşembe

İlk mim görevim



Diğer blogger arkadaşların sayfalarında görür ve merak ederdim. Mim görevim, mimlendim, beni mimlemişler  vs gibi :). Dert Anası Gülhan beni mimledi ve mim serüvenim bu şekilde başlamış oldu. İçimden geldiğince şöyle güzel güzel cevap vermeye çalışayım. :)




    1-) Boş vaktinizde neler yapıyorsunuz?

Şu anda çalışmadığım  için  (malum işsizlik şu dönemde çok fazla)   zaten boş vaktim çok. Buradaki amacım, boş olan zamanımı mümkün olduğu kadar dolu şekilde planlamak. Sürekli  kitap okuyorum, geziyorum, gezerken notlar alıp fotoğraflar çekiyorum. Kültür-sanat  ile ilgili bir çok sosyal grubun oturumlarına katılıyorum.

    2-) Gününüzü nasıl planlıyorsunuz ?

Bir Başak burcu bireyi olarak plan öncelikle bizim işimiz. Bizim her işimiz planlıdır :). Sabah erken kalkar öncelikle başlangıç seviyesi yoga ile güne başlarım. Arkasından genelde yürüyüş yapar sonrasında kahvaltı vs. Evde pek durmam. Yeşil alan park gibi yerlerde kitap okurum. Çalıştığım dönemler gene güne yoga ile başlarım fakat zaman sorunundan dolayı haliyle sabah yürüyüşe çıkma olanağım pek olmuyordu. 

   3-) Hedefleriniz var mı ? Varsa Neler ?

Planlamacı yönüm burada da devreye giriyor haliyle. Tabi ki hedeflerim var. Yeni hedeflerde belirliyorum. Bunların kimisini bu yaşıma göre başardım kimisinin de hala peşinden koşuyorum. Hedeflerimin çerçevesi genellikle bu dönemlerde  iş yaşamına yönelik kariyer çerçevesinde şekilleniyor.

  4-) İngilizce nasıl geliştirilir ?  

Ben ilginizce mi şu şekilde geliştiriyorum. Öncelikle zamanları çok iyi öğrendim. Zaman konularının çakallığını öğreten çok iyi video anlatımlı siteler var. Daha sonra zamanların üzerine konuşma pratiği, konuşacak birini  bulamadığım zaman yazışma şeklide sosyal medyada yazışma pratikleri yapıyorum. Yazışma pratiklerinin inanılmaz faydasını gördüm. 


Edischar  tarafından başlatılan ve Dert Anası Gülhan tarafsından mimlendiğim ilk mim görevimi tamamlamış bulunuyorum. Darısı hala bu görevi yerine getirmeyenlere olsun. Bir sonraki mim de görüşmek üzere hoşçakalın mutlu kalın :)))).







19 Ağustos 2019 Pazartesi

Franz Kafka - Şato


Kafka’nın, Dönüşüm ve Dava isimli kitapları ile beraber en iddialı romanlarından biri olarak gösterilen Şato isimli kitabında gene meşhur bay K’nın maceralarına şahit oluyoruz.

Bay K, bir şatonun eteklerine kurulmuş ve şatodaki kont tarafından yönetilen  bir bölgeye kadastrocu olarak çağrılır yada çağrıldığını zanneder. Yardımcıları vardır, hanlarda kalır. Sonra bazı anlaşmazlıklar başlar.

Sınıfsal farklılıklar üzerine kurulu konuda, Kafka’nın diğer romanlarından da alışkın olduğumuz sembolik yüksek rütbeli karakterleri gene sıkça görüyoruz. Bunlar kimi zaman muhtar, kimi zaman öğretmen, kimi zamanda han sahibi olarak karşımıza çıkıyor.

Kitapta bana gizemli gelen şato simgesi oldu. Gözümde, tepenin en üzerinde sislerin arasında yükselen kara bir yapı gibi canlandı. Şato’nun otoritesi üzerine vurgular başarılı şekilde yansıtılmış. Emirleri  kesindir, sorgulanamaz, herkes itaat etmek zorunda vs gibi....

Ben, İş Bankası’nın yayınlarından okudum. Karşılıklı konuşmalar alt alta değil, kesme işareti ile aynı satırda yan yana basılmış. Sanırım sayfadan kazanmak için böyle yaptılar. Fakat bu şekilde bir tasarım konuşmaların birbirine girmesine neden olmuş.

Konu olarak ise yarıya kadar akan kitap yarıdan sonra çooook uzatılan karşılıklı konuşmalar ile okuma motivasyonumu düşürdü.



16 Ağustos 2019 Cuma

The Handmaid's Tale (Damızlık Kızın Öyküsü)




Daha önce söylemiştim sanırım, distopya türüne bayılırım. Bu tür ile ilgili yazılmış kitapları, uyarlanmış film yada dizileri kaçırmamaya çalışıyorum. Daha öncede başlıkta bahsettiğim yapımı duyup nette aradım fakat Blu Tv'nin telif haklarından dolayı bulamamıştım. Sonra elime Blu Tv şifresi geçti ve bir çok merak ettiğim yapımı izleme fırsatı buldum. Fakat baştan belirteyim bu dizinin henüz birinci sezonunu izledim. Sonraki bölümlerini daha izlemedim. Sonuç olarak yapacağım yorumlar birinci sezonu kapsıyor.



Dizi distopya türünün olmazsa olmazı karanlık bir gelecekte başlıyor. Doğurganlık oranı kimyasal salgınlardan dolayı çok düşük, bir çok eyalette iç savaşlar var, bazı gruplar eyaletlerdeki yönetimleri ele geçirmişler.

Dizinin ana ekseni ise, düşen doğurganlığı arttırmak için kısırlaşmamış kadınları tespit eden işgalci güçlerin, bu kadınları üremeyi arttırmak üzerine kullanılmasını konu alıyor.

Modern şehirde geçen fakat ev içinde ve sosyal düzen olarak koloni tarzını yansıtan yapımda karşımıza çıkan klasik ev ortamı, şato tipi yaşam alanları ,tek tip elbiseler vs karanlık ortamın ruhunu yansıtan güzel detaylar olarak dikkatlerden kaçmıyor.


9 Ağustos 2019 Cuma

Pavyon



İsmine bakıp şaşırmayın, adamlar düşünmüş taşınmış pavyon hayatını anlatan bir belgesel yapmışlar. Tabi belgeselin çekildiği şehir pavyon bolluğundan dolayı Ankara :). Önünden otobüsle geçtiğim bu renkli tabelalı yer altı işletmelerinin iç dünyasının bu şekilde olduğunu öğrenmek beni hayli şaşırttı. Konu olarak hiç ilgimi çekmese de izledikten sonra acayip hoşuma gitti. Hem komik hemde bu aleme para kaptıran zafiyeti yüksek erkeklerin durumunu anlatan bir nevi sosyolojik çalışma gibi olmuş.

Programı iki bölüm itibari ile izleme şansım oldu. Ama üçüncü fragmanda geldi demekki devam edecek. 


İşletme sahipleri, müşteriler, garsonlar, şef garsonlar, artistler (kons), taksiciler ile bol bol röportaj yapmışlar. Merak edilen her şeyi sormuşlar. Alemin kuralları nelerdir, mekanda müşteri nasıl söğüşlenir, konsların   şişe açtırma adı altında nasıl hesabı şişirtmeleri falan hayli komik. Birebir soru cevaplarda verilen samimi cevaplar aslında çok ilginç. Yani bir nevi oraya gelen ve dünyanın parasını harcayan erkekler ile aslında arka planda nasıl dalga geçtiklerini çok yalın bir şekilde anlatmışlar.

Unutmadan söyleyeyim. Yapım, konu aldığı alem nedeniyle aşırı küfür içeriyor. İzlemeden önce aklınızda bulunsun.