Sayfalar

26 Eylül 2019 Perşembe

Ağaç Evi Sohpetleri #4



Tekrardan ağaç evi sohbet etkinliğinde birlikteyiz. Bu seferki gündem konumuz özgürlük üzerine. Aslında belirlenen gündem tam olarak " Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz? Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor? Size göre özgür olmanın sınırı nedir?" şeklinde olsa da ben daha çok toplumun uç noktalarının birbirinin özgürlüğüne yaklaşımını  inceleyip örnekler üzerinden konuya yaklaşmaya çalışacağım.


Biz, topum olarak birilerinin hayatına burnumuzu sokmayı yada normal olan bir şeyi abartmayı çok seviyoruz. 2019 Türkiye'sinde daha hala mahalle baskısına şahit olurken diğer  yandan özgürlüğün ölçüsü nedir, yada bu özgürlükse ben almayayım şeklinde  davranışlara şahit oluyoruz. Özgürlük nedir? Nerede başlar, nerede biter ? Bu kavramlar tamamen birbirine girmiş durumda.

  
Öğrencilerin, anadolu insanının kapalı hayat tarzı yapısından kopup daha seküler bir şehirde okumak istemesi  aslında yaşadıkları yerde gördükleri mahalle baskısının bir nevi tezahürü. Tabi bunun yanında özgürlük altında kural tanımazlık ve başkasının alanına müdahale edici bir çok abuk davranışlarada çokça şahit oldum. Konu mahalle baskısından açılmışken  daha dün başıma gelen olaydan bahsedeyim. Teyzenin biri  İzmir'de dekolte şeklide otobüse bindi fakat  Afyon'da inerken  tesettüre girdi. Yanındaki sordu; " yahu sen kapalı değildin Afyon'a gelince neden kapandın" dedi. Teyzede " burada mahalle baskısı var İzmir'deki gibi özgür değilim " dedi. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Diyecektim; " teyze sen inancın için mi kapanıyorsun yoksa mahalledekiler için mi? " Soramıyorsunuz tabi. :)

Neyse yazacak daha çok şey aslında ama  mevzu uzun. Bir sonraki etkinlikte buluşmak üzere hoşçakalın....




25 Eylül 2019 Çarşamba

İzmir Gezi Notları

Manisa'da kuzenimin  düğününden sonra sülalemin çok büyük bölümünün yaşadığı İzmir'e  gittim. İzmir'i gezgin gibi yazmak istemiyorum. Piyasada kıyamet gibi İzmir gezi yazısı bulmanız mümkün. Yazımı kısa cümleli ama bol fotoğrafları şekilde paylaşmak istedim.

Ben İzmir'e gidince iştahım açılıyor. Mutfak kültürü ve salaş ayak üstü büfe tipi mekanları bol olduğu için bir çok meşhur bir şeyci bulmanız mümkün. :)

Daha önce gitmediğim müzelerde vardı. İzmirli arkadaşlarımın rehberliğinde buraları da gezme fırsatı buldum. Teker teker nereleri gördük neler yedik maddeler halinde inceleyelim. :)

- Alsancak Atatürk Müzesi ( Giriş ücretsiz)






- İnciraltı Deniz Müzesi ( Giriş 10 TL )





- Latife Hanım Köşkü ( Giriş Ücretsiz )




- Alsancak Picasso Müzesi ( Giriş Ücretsiz )




İzmir'e her gittiğimde Kızlarağası Han'ında Hisar Söğüş'ten söğüş yemeden Ankara'ya dönmem. Sizde söğüşe karşı ön yargılı yaklaşmayın. Burada söğüş yemeden önce bende ıııııı yemem onu demiştim. Bir kere yedikten sonra bağımlılık yaptı. Fiyatı 23 TL.


Hemen yan sokakta da Şambali tatlısı yapan müthiş bir fırın var.


Kemeraltı Çarşısı içinde  karadut suyu ve turşu suyu içmenizi de şiddetle tavsiye ederim. 

İzmir hakkında şöyle genel bir değerlendirmede bulunacak olursak; sosyallik yönü, enerjisi çok yüksek bir şehir. Sahil kenarları ve buna paralel sahil kenarındaki  yerleşim yerlerinin planlaması zamanında güzel tasarlanmış, fakat bu plan ve düzeni şehrin büyük bir kısımında görmeniz mümkün değil. İzmir'in ciddi bir yenilenmeye, planlamaya ve kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Trafiği çok sıkıntılı fakat bunun yanında toplu taşıması çok iyi. Raylı sistemleri, raylı sistemlerin otobüse entegresi vs çok başarılı.


17 Eylül 2019 Salı

Ağaç Evi Sohbetleri #03

Evet, seri halinde devam ettiğimiz ağaç evi sohbetlerinde üçüncü gündem konumuzda şehirleşme, şehir kültürü ile ilgili. Çok fazla süslü giriş cümleleri kurmadan direk konuya dalıyorum. :)



Yaşadığınız şehrin sevdiğiniz ve sizi oraya bağlayan özellikleri nelerdir? Şehrinizde gitmeyi tercih ettiğiniz yerleri, meşhur yemekleri ve bir gün uğrarsak bize önerebileceğiniz aktiviteleri tanıtır mısınız?

Herkes yaşadığı, doğduğu, çocukluğunun geçtiği şehire bir şekilde sempati duyar sever. Bende aslen egeli olmama rağmen doğduğum ve büyüdüğüm Ankara’ya ileri derecede sempati duyuyorum. Bu sevgimin önemli bir kaynağında aslında milli mücadelenin merkezi  olması ve çok zor şartlar altında kurtarılan vatanımızın başkenti olmasından kaynaklanıyor.

                                                                                                 
                                                           
Kimisi denizi olmamasından dolayı sevmez, kimiside gezmemiştir, gezdireni olmamıştır, şehir ile tanıştırılmamıştır bu nedenle sevecek birşey bulamaz ama gelen misafirlerinizi doyurucu şeklinde gezdirdiğiniz zaman mutlaka beğenecek birşeyler bulabileceği bir şehirdir Ankara. Ankara’ya burun büken İzmirli akrabalarımı gezdirdikten  sonra, “ ya ben bu şehirde yaşayabilirim” lafını çok kez işittim. :)

Ankara’nın en önemli özelliği planlı yapılaşması. Bunun yanında çok geniş şehir içi parkları ile yeşile şehir içinde ulaşmanız çok kolay. Üç büyük şehir içinde büyük şehir imkanlarına en kolay ulaşabileceğiniz yerdir Ankara. Yolları geniş, trafiği aynı şekilde İzmir, İstanbul’a göre daha akıcıdır.

Şehrin kalbi genellikle Kızılay-Tunalı aksında atsada, Bahçeli 7. cadde yada Çayyolu Park Caddeside iddialı bölgelerden. Ulus Hacı Bayram tarafları manevi turizm açısından tercih edilip, yürüyüş rotanızı buradan Ankara Kalesine çevirip oradan yenilenen Hamam Önüne inebilirsiniz. Eğer kendinizi iyi hissederseniz az ilerideki Ulucanlar Cezaevi Müzesine gidebilirsiniz.

Aklıma şimdilik gelenler bunlar. Bir sonraki sohbet etkinliğinde buluşmak üzere. :)



11 Eylül 2019 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri #02


Bu sohbetteki  konumuzu İrem Can belirlemiş. Konumuz ; Doğamız giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz? 

Böylesine önemli ve hassas bir konuyu gündeme getirdiği için İrem Can’a teşekkür edip bende kendi görüşlerimi belirteyim.

Kürsel ısınma etkisini her yaz daha çok hissettirmeye başladı. Bunun sonuçlarını cehennem sıcağı yaz mevsiminde bol bol hissediyoruz. Artık millet ev tercihi yaparken kış koşullarına korunaklı evlerden daha çok yaz sıcağından etkilenmeyecek cephede evleri tercih etmeye başladılar.

Dünya devletleri arasında bu soruna bir çare yada  ortak bir uzlaşı bulunamasada biz insanlara genede  çok görev düşüyor. En önemlisi geri dönüşüme çok önem vermeliyiz. Isı yayan fakat kullanmadığımız elektrikli eşyaların fişlerini çekmeliyiz. En önemliside bol bol ağaç dikmeliyiz.

Ben şahsen küresel ısınma yüzünden kış mevsimini daha çok sevmeye başladım. :) Kış koşullarına bir şekilde çözüm bulunurken yaz sıcağına bir dereceden sonra çözüm bulamıyorsunuz. Allah’tan Ankara’da karasal iklimin etkilerinden dolayı yazlar deniz kenarı şehirler gibi ızdıraplı geçmiyor.

Son olarak bu sohbet etkinliğini başlatan, bu konuyu belirleyen ve katkı sunan tüm arkadaşlara teşekkür edip, bir sonraki etkinlikte buluşmak üzere hoşçakalın. :)


3 Eylül 2019 Salı

Ağaç Ev Sohbetleri #01

                                                                                                                    Görsel:http://www.pelityayinlari.com


Eveeet Edischar ve Taha'nın tasarlayıp sunduğu yeni bir etkinlik ile gene beraberiz. Bu sefer ki konumuz televizyon üzerine. Bakalım benden ne tür yaratıcı cevaplar gelecek . :)

Televizyon izliyor musunuz? İzliyorsanız veya izlemiyorsanız sebebi nedir?

Yani arada nadirde olsa izliyorum. Daha çok kahvaltı yaparken yada akşam yemeğinde mutfakta otururken izleme fırsatım oluyor.

Bizim yerli kanallardan haberleri zaten artık takip etmiyorum. Çünkü tek bir tarafın propagandasına yönelik haberler yapılıyor. Yerli diziler zaten tarzım değil. Ben daha çok belgesel ağırlıklı programları izliyorum. Dijital platformdan izlediğim kanallar genelde; TLC, DMAX, Discovery ChannelNational Geographic Channel gibi belgesel kanallarını izliyorum.

Filmleri yada dizileri daha çok Netflix üzerinden takip ediyorum. Ülke gündemini internet üzerinden belli başlı sitelerden takip etmeye çalışıyorum.

Etkinlik için tekrardan teşekkürler. Önümüzdeki iki haftalık dönemde şehir dışında olup biraz yoğun günlerim olacak.  Genede mümkün olduğu kadar etkinliklere zaman ayırmaya çalışacağım.




1 Eylül 2019 Pazar

Fırın Saldırısı - Haruki Murakami




                                                                                              Görsel:http://www.artfulliving.com.tr




Geçenlerde Ankara Tren Garındaki NEZİH kitapevi-Kırtasiyede beklerken vaktimin de bol olmasını fırsat bilerek serin ortamda kendimi mağazanın koltuklarına bıraktım. Oturmaktan canım sıkıldı ve ince bir kitap aradım. Beklerken bitirmekti amacım. Gözüme Haruki Murakami'nin Fırın Saldırısı isimli kitabı ilişti. Kitap ince ve zaten yarısı illustrations denilen  çizimlerle doluydu. Yani toplamda sanırım 40 sayfa civarı okumam oldu.


Sisler Arasında Yolculuk


Yazar gene çok basit bir konu üzerinden hikayesini oluşturmuş. Açlık çeken iki kişi bir fırını basar. Burada garip bir fırıncı ile karşılaşır. Amaç fırıncıyı öldürmek ve ekmek çalmaktır ama fırıncının yaklaşımı bu iki kişiyi çok etkiler. Muhabbetin ilerleyen safhalarında fırıncı bu iki kişiyi lanetlediğini söyler ve bu lanet uzun yıllar üzerlerinden kalkmaz. Daha sonra aradan yıllar geçer ve buna benzer gene başka olaylara kalkışılır ve konu buradan devam eder. 

Murakami gene, sürekli yaptığı gibi büyülü sis perdesinden elini okuyucuya uzatıyor ve sisler arasında okuyucuyu gizemli dünyasına götürmeyi başarıyor. Kitapçıda okuduğum 45-50 dk'lık süre boyunca resmen başka boyutlara gittim geldim dersem abartmış olmam sanırım.