Sayfalar

18 Aralık 2019 Çarşamba

1Q84 - Haruki Murakami




Aomame gizemli taksiciyle konuşurken Tokyo trafiğinin hiç ilerlemediğini fark eder. Gideceği yere geç kalmak üzere olan genç Aomame alternatifleri düşünür. Taksici; otoban tahliye kapısından inip farklı şekilde gidebileceği bir alternatif önerir. Taksiden inen Aomame, bahsedilen kapıdan geçer ve gideceği yere varır. Fakat daha sonra bazı acayiplikler gözlemlemeye başlar. Mesela mazide kalan eski polis üniformalarını gene  polislerin üzerinde görür. Bunu kafaya takar ve araştırmaya girişir. Arşivleri karıştırır. Daha önce hiç duymadığı gündemi sarsmış haber arşivleri ile karşılaşır. Daha sonra , otoban kapısından geçtikten sonra farklı bir gerçekliğe( paralel evrene ) geçtiği çıkarımına varır. Normalde yaşadığı zaman 1984 iken Aomame bu paralel dünyaya 1Q84 adını verir.

Konu içinde farklı başka konularında işlendiği kitap aslında üç kitaptan oluşan serinin ilk kitabı. Yazarın, Japonya'nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik döneme de göndermede bulunduğu bu eser bir solukta bitti. 

3 Aralık 2019 Salı

Ağacı, taşı sanata dönüştüren çoban

                                                                                                              gazeteduvar
                         


Muş, Varto’da  çobanlık yapan Vedat Yalçın'ın ilk sanat kıvılcımları taşların üzerine  çizdiği resimler ile çıkmaya başladı. Daha sonra arkadaşlarının da olumlu tepkisiyle kendini geliştirilmeye karar verir. Dağlarda koyunları otlatırken, çevrede topladığı ağaç taş vb malzemeleri çekiç ve murç ile şekillendirmeye başlar.



                                                                                                              gazeteduvar



Yalçın ilk taş şekillendirme hikayesini şu cümlelerle anlatıyor:

4 yıl önce çobanlık yaparken bir taş gördüm, sanki ‘ben sıradan bir taş değilim’ dercesine dikkatimi çekti. Onu alıp işlemeye başladım ve o günden sonra ağaçtan, taştan ve birçok atık malzemeden heykel yaptım. Koyunları otlatırken taşlara ve ağaçlara hiç kimsenin bakmadığı açıdan bakıyorum. Bir yüz veya objeye benzettikleri mi alıp işliyorum. Bazı ağaçlar bana ‘yanıp kül olmak istemiyorum’ diyor sanki. Fırına ekmek almaya gittiğimde gördüğüm bir ağaç dikkatimi çekti. Fırıncıdan ona heykel yapmak için istedim. Fırıncı önce güldü, sonra ağacı verdi. O ağaçtan güzel bir heykel yaptım.”


 Çevresindeki gençlere örnek olmak isteyen Yalçın'ın en büyük hayali  köyünde sergi açmak.

26 Kasım 2019 Salı

Adana işi şırdan dolması




İşkembe vs diyerek hiç burun kıvırmayın tadınca bir daha bırakamıyorsunuz, kendimden biliyorum.

Adana işi "Şırdan" denildiği zaman Ankara'da  aklımıza gelen tek mekan var, orasında Ulus'da hizmet veren "Antik Şırdan" isimli küçük mekan.

İşkembeyi müthiş bir lezzet sarmalına dönüştüren bu adamların şırdan dolmasının tadına bir bakan bir daha bırakamıyor.



İşin mutfak kısmına hiç salça olmadan biraz içeriğinden bahsedecek olursak,  hayvanın işkembesi 
(kuzu- koyun- koç) salçalı pirinç ile doldurulur ve haşlanır. Haşlanan dolma, tabakta  servis edilir. Olmazsa olmaz bol kimyon ile afiyetle yenilir. 

Tabi burada sadece şırdan yok. İşkembenin diğer noktalarından yapılan farklı (mumbar-kibe-kırkat) lezzetlerde var.

Mekan güzel, hijyenik, çalışanlar güler yüzlü. Merak edenler için şırdan dolmasının adet fiyatı 15 TL.


15 Kasım 2019 Cuma

Çiçero




Netflix'de adını çok sık duyduğum bir filmdi " Çiçero". Erdal Beşikçioğlu'nun başrolde olduğunu görünce daha bir hevesli izledim diyebilirim.

Filmin başı, balkanlarda bir saldırı sahnesiyle başlıyor. Burada, başrol karakteri İlyas'ın bilinç altında yer eden bir dram sahnesi yer alıyor. Daha sonra İlyas büyür, Ankara'da İngiliz elçiliğinde uşak olarak çalışır. Tabi dünyada ciddi bir Nazi tehlikesi baş göstermektedir ve büyükelçiler arasında  bir Alman ve İngiliz çekişmesi vardır.

Filmin diğer kısımları, İlyas'ın İngilizler-Almanlar arasındaki dosya taşıması şeklinde ilerliyor. Tabi yönetmen bu alışverişin arasına birde duygusal aşk hikayesi eklemiş ve müthiş bir final ile filmi noktalamış.


Yönetmen eski Ankara'yı güzel betimlemiş. Arka planda eski 40'lı yılların dekorları bence güzel sergilenmiş. Ahşap evlerin gıcırtıları ve kurmalı saatlerin tik-tak sesleri de düşünülen diğer detaylar olmuş. 


13 Kasım 2019 Çarşamba

Huzursuz Hayaletler - Glenn Meade





Irak savaşının karanlık geçmişinde bir asker grubu bazı kaçakçılık işlerine burunlarını sokarlar. Fakat günümüzde bir uçak kazası bazı sırların ifşa olmasına neden olur.

Bu kaza ile bağlantılı eski bir asker eşi olan Kath, kendini geçmiş ile bağlantılı  olaylar zincirinin içinde bulur.

Gerilimin hiç kesilmediği kitapta Kath sürekli kovalamacanın içindedir. Olaylara hükümet yetkilileride  girer ve  işler iyice karışır.

Irak savaşının karanlık yüzünü gösteren kitap, klasik savaşın arka planında işgalci devletlerin neler çevirdiğine vurgu yapıyor.

Glenn Meade gene sürükleyici tarzını bu kitapta da gösteriyor. Konun akışkanlığı içinde resmen elimden bırakamadım. Bu tarzı seven ve daha önce Glenn Meade kitaplarını severek okuyan okuyuculara tavsiye ederim.

8 Kasım 2019 Cuma

Gaziantep Katmeri




Çevremde sürekli duyduğum fakat bir türlü kendisini bulamadığım Antep katmerinin tadına bende bakma fırsatı buldum.

Daha önce bir çok arkadaşımın tattığı bu tatlıyı Ankara'nın merkezi Kızılay'da bir türlü bulamadım. Doğu işi kebap yapan kebapçılara girdim, çorbacılara girdim hiçbirinde yok. En sonunda Yenimahalle merkezde "Antepia Künefe" isimli tatlıcıda buldum. Bulduğum gibi de yumuldum. :)

Baklava hamuru gibi kat kat hamurun içine antep fıstığı atmışlar. Hafif pişirmişler, üzerine şerbet dökmüşler. Sonra onu kare şeklinde kesmişler. Çok ağır olmamakla birlikte beklediğim gibi tatlı cümbüşü de değildi. Yani künefe gibi yoğun bir şeker kıvamı beklemeyin.

Masaya yanında; muz, elma, armut dilimleri, süt ve kuru yemişte geliyor. Antep Katmeri'nin yanında kaymaklı  (tel) kadayıfı da yeme fırsatı bulduk. Onu da çok beğendim. Tatlı merakı olanlara tavsiye ederim.

30 Ekim 2019 Çarşamba

Gazap Üzümleri - John Steinbeck



Emek üzerine bir çok kitap okudum, ama toprak sahibi çiftçilerin dramını bu derece ortaya koyan bir esere rastlamadım.

ABD'nin iç eyaletlerinin birinde çiftçilik yapan bir topluluk, bankanın topraklarına el koyması sonucu topraklarını kaybeder. Banka el koyduğu toprakları kendi işlemeye başlar. Topraktan beslenen çiftçiler bu durum karşısında sefalet içinde açıkta kalır.

İç eyaletlerde mağdur olan aileler sefil şekilde, tarımsal üretimin bol olduğu  Kalifornia eyaletine doğru göçe başlar. Kitabımızın seyri de, bir ailenin bu göç sürecindeki yaşadıkları ve Kalifornia'da karşılaştıklarını konu alıyor.

Emekçinin iş veren tarafından horlanması, insanların mağdurluğunu kullanan Kalifornia yerlisi toprak sahipleri, devletin göç ile gelen halka yaptığı vahşi mücadeleler kitabın ana konusunu oluşturuyor.

Maceranın yanında duygulara da hitap eden bu eseri herkese tavsiye ederim. :)



















23 Ekim 2019 Çarşamba

"Yazarlar ve Yapıtlar" sergisinin ikinci durağı İstanbul'dan sonra Ankara oldu.


Yaşamını Avustralya'da sürdüren yazar ve ressam Muzaffer Oruçoğlu'nun  "Yazarlar ve Yapıtlar" sergisi, 30 Ekim tarihine kadar Ankaralı sanatseverleri bekliyor.

İnsanlığın ortak meselelerini temel alan Oruçoğlu, evrensel sorunların, yarattığı etkiye dikkat çekiyor.


Çocuk, kadın, çırak, maden işçisi ve aborjin gibi figürlerinde olduğu sergide esas temayı, sanatçının yaşamı boyunca okuyup sevdiği, Türk ve dünya yazarlarının yapıtları oluşturuyor.



30 Ekim'e kadar sürecek olan sergi, Galeri Çankaya'da ziyaretçilerini bekliyor.

Fractured



Netflix'te bu filme geçen denk geldim. İzledim ve hayli güzel buldum. Tür olarak gerilim fakat gizemin bol olduğu ve daha çok insanın zihninde geçen türlerden.


Anne, baba ve çocuktan oluşan bir aile  soğuk bir havada yolculuk yapmaktadır. Yolculuk şen şakrak eğlenceli geçmektedir. Bir yerde mola verirler ve kız çocuğu burada yaralanır. Daha sonra kız çocuğunu hızlı bir şekilde hastaneye yetiştirirler. Baba bekleme salonunda beklerken anne ve kız çocuğu doktorun eşliğinde başka bir kata yönlendirilir. Gidiş o gidiş anne ve kızdan haber alınamaz. Baba ortalığı yıkar, fakat hastane yönetimi ısrarla babanın tek geldiğini, yanında başkalarının olmadığını söylerler. Konu buradan devam ediyor. Bahsettiğim bu kısımlar zaten kısa fragmanda da geçiyor.

Ben filmi güzel buldum. Bir solukta aktı gitti. Aynı zamanda akış içerisinde geride kalmış sahneleri sorgulama fırsatı da buldum. Filmi izlemek isteyenlere tavsiyem, dikkatli şekilde izleyin. :)

16 Ekim 2019 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri #7




Türkiye'nin eğitim sistemi sizce nasıl? Sınav sistemi ve ezberden yana olan bu eğitimi destekliyor musunuz? Siz öğrenciyken en çok nelerden zorlandınız?


Deeptone'nin verdiği elektrik ile yeni bir sohbet etkiliğinde beraberiz.


Ben biraz farklı bir boyuttan yaklaşmak istiyorum. Tamam eğitim sistemimiz çok kötü fakat bu sistemin baş aktörü olan öğretmenlerin eğitim durumu ne durumda ? Herkesi aynı çerçeveye koymuyorum, kendini çok iyi geliştiren, eğiten öğretmenlerimiz, hocalarımız var mutlaka ama çevremde yeni öğretmen olmuş kişilerle sohbet ettiğimde, inanılmaz  boş bir profil görüyorum. Yani içimden bu adam nasıl öğretmenlik yapacak dediğim bile oluyor. Kendini geliştirmemiş, esnek düşünme yeteneği olmayan, sosyal bir oluşumda yer almamış, okuldan aldığı, sadece mezun olmasına yetecek bilgi ile piyasaya atılan bir dünya öğretmenler var. Aslında bu öğretmenlerde ezberci sistemin meyveleri. Fakat sistem ne kadar bozuk olasa da insanın farklı alanlarda kendini geliştirebilmesi, bu alanda farkındalık yaratabilmesi gerekiyor. 

Sistem kökten bozuk olduğu için işleyiş zincirleme bozuk gelişiyor. 

Üniversitelerin durumu da rezalet. Piyasada bir çok iyi üniversiteyi bitirip fakat iş mülakatların da toslayan insanlar bunun en açık göstergesi. Çünkü mülakatlar da iş piyasasının işleyişine yönelik tecrübeye dayalı pratik eğitimle ilgili sorular geliyor. Üniversitenin verdiği ezberci eğitim ile buna cevap veremeyen aday mülakat esnasında devreleri yakıyor. 

Sonuç olarak, belirlenen tartışma konusuna farklı bir açıdan yaklaşmak istedim. Bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere. :)

14 Ekim 2019 Pazartesi

Creed II: Efsane Yükseliyor


Vizyon tarihi :10 Ocak 2019 (2s 10dk)
Yönetmen: Steven Caple Jr.
Oyuncular: Michael B. Jordan, Sylvester Stallone, Tessa Thompson devamı
Tür: Dram, Aksiyon
Ülke: ABD



Film doğrudan Rocky 4 filmi ile bağlantılı. Hatırlarsanız o filmde bir anda Sovyet bir boksör piyasaya çıkar, altın kemeri Rocky'e kaptıran Apollo Creed'te bir anlık gazla Sovyet boksör İvan Drago ile karşılaşmak ister. İvan bunu darma duman eder ve son vuruş ile öldürür. Sonrasında Rocky, Moskova'ya gider ve çok zorlu bir maç sonucunda İvan'ı yener. Creed 2'de aradan geçen bunca yılın ardından Apollo'nun oğlu ile İvan'ın oğlu arasında geçen boks maçını konu alıyor.

Rocky'e yenilen ivan maçın ardından baskıcı bir yönetim olan Sovyetler'den sürülmüş, sefalet halinde Kiev'de yaşamaktadır. Elindeki her şeyi kaybetmiş hatta ilk filmde ringin kenarında davay İvan diye bağıran eşi  bile kendisini bırakmış. Tabi bu arada oğlunu da boksör olarak yetiştirmiş. Sonrası ise, gelip Apollo'nun oğluna meydan okumalar vs şeklinde gelişiyor.





Filmin ana hatları bu şekilde yürüyor. İlerleyen sahnelerde maça hazırlık süreçleri ve oyuncuların ruhsal durumlarına şahitlik ediyoruz. Benim en çok ilgimi çeken kısım otuz küsür yıl sonra İvan ile Rocky'nin karşılaşması oldu.

Sonuç olarak mükemmel  değil ama, 1985 yapımı Rocky 4 ile ilintili olmasından dolayı beğendim. Efektler, oyunculuk bence başarılıydı. 

9 Ekim 2019 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri #06


Gene bir saadet zinciri şeklinde devam eden Ağaç ev etkinliğinde beraberiz. Konu bu sefer geleneksel gibi görünse de özellikle erkek tarafının ocağına incir ağacı diken düğünlerle ilgili. :)


"Söz, nişan, çeyiz alışverişi, kına gecesi, fotoğraf çekimleri, düğün salonları ve hepsinin arkasındaki şatafat düşkünlüğü… Ülkemizdeki düğün adetleri hakkında neler düşünüyorsunuz?"

Düğünler vs tabi güzel şeyler. Belirli adetlerimizde var, makul ve mantıklı olanlarını da anlarım ama adet olayı artık öyle bir hale gelmeye başladı ki bazı yörelerde evlilikten vazgeçme sebebi olarak gösterenler var.

İki çiftin anlaşmasına paralel makul düğünler olabilir ama kız tarafının bastırması sonucu hem prestij anlamında hemde adet anlamında erkek tarafı maddi olarak darma duman da  olabilir. :) 

Adet olayı ayrı bir boyut. Yok efendim kızın ağırlığının belirli bir yüzdesine göre  belirlenen  altın miktarı mı dersiniz (gelin kiloluysa damat hapı yuttu ) , yada süt parası adı altında kaynananın para talep etmesi mi dersiniz, yoksa Adana veya doğu illerinde hala devam eden başlık parası mı dersiniz, bunlar hala devam eden, adet altında erkek tarafını söğüşleme hamleleri. 

Bir de eşya olayını tamamen erkek tarafına yükleyenler var o kısım ise tamamen bam başka. 

Sonuç olarak evliliğe hazırlık olayı şu günlerde iyice maddi olarak insanları zorluyor. Bunun yanında kısa süreli bir eğlence için milleti sırf gösteriş yapma adı altında şatafat, fotoğraf, ekstra eğlenceler bunlar bana göre yanlış şeyler arkadaşlar. :)

Konu güzeldi. Hep dert yandığım noktaya değinilmiş. Bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere. 

5 Ekim 2019 Cumartesi

Ağaç Ev Sohbetleri #05


Ağaç evi sohbetlerinin beşinci bölümünde tekrardan birlikteyiz. Yoğunluktan anca yazabiliyorum. 

"Hayatınızda sevdiğiniz ve  şükrettiğiniz şeyler, sizi gün içerisine mutlu eden küçük detaylar nelerdir ? "

Herkes gibi bende hayatımda yakın çevremi çok seviyorum. Arkadaşlarım, akrabalarımdan pozitif enerji alıyorum bir nevi onlardan besleniyorum. :) Herkes gibi benimde sıkıntılarım oluyor ama sıkıntıya isyan etmenin yanında sıkıntıyı nasıl karşıladığınızda önemli. Sağlıklı olmama şükrediyorum. Sağlık çok önemli bir faktör. Maddi olarak bir çok şey değişken olsa bile sağlık kaybedildi mi olay kopuyor bende. 

Gün içerisinde selamlaşmak ve çevre ile pozitif iletişim kurmak beni mutlu ediyor. Yola çıktığım zaman kimi görsem, esnaf vs selam veririm gider hal hatır sorarım. Kendimi bazen seçime yakın esnaf ziyareti yapan belediye başkanı adaylarına benzetiyorum.  :)

Yeni bir ağaç evi etkinliğinde görüşmek üzere hoşçakalın. 







4 Ekim 2019 Cuma

Kadınsız Erkekler - Haruki Murakami


Bu ara, arka arkaya Haruki Murakami okuyorum. Çünkü adamın tarzı sıkmıyor. Her kitabında farklı bir pencere, farklı bir boyut, farklı bir hava var. 


Okuduğum bu kitap, adından da anlaşılacağı üzerine kadın-erkek ilişkileri üzerine yazılmış. Birbirinden farklı kısa hikayeden oluşan kitapta kimi zaman aşk acısı çeken erkeğe, kimi zaman aşk acısı çeken kadına yada sonu belli  olmayan fakat sonradan beyninizi kurcalayan ucu açık hikayelerin içine dalıyoruz.

Kitap kısa öykülerden oluşsa da yazar gene performansını konuşturmuş. Mesela kimi hikayelerin sonunun ucu açık biteceğini anlasanız bile, bir ümitle yazarın ipucu vereceğini ümit edip kitaba daha çok sarılıyorsunuz. Bazı hikayelerde konu daha farklı bir yere evrilip hayatın anlamına kadar iş gidiyor. :)

Sonuç olarak ben çok beğendim. Yazara yeni başlayan okuyuculara da tavsiye ederim. Kısa hikayelerden oluştuğu için aralıklı okunsa da konu bütünlüğü etkilenmiyor.

1 Ekim 2019 Salı

MICROSOFT SURFACE



Uzun zamandır piyasada olan fakat fiyatından dolayı ülkemizde teknoloji marketlerde göremediğimiz Microsoft'un hayli güçlü tabletini sonunda bizim teknoloji marketlerde de  görmeye başladık. 

Ben Surface'i Vatan Bilgisayar'da gördüm. Baya stand falan kurmuşlar. Kendine entegreli klavyesi var. Ayrıca kalemi de var. Malzeme kalitesi çok iyi. Ama gelin görün ki fiyatları kurun etkisi ile hayli yüksek.

Dört model halinde satışa sunulmuş. Ekran boyutları farklı, fakat donanım özellikleri 8 GB yada 16 GB şeklinde tasarlanmış. Depolama alanı da 128 GB yada 256  GB şeklinde alternatif sunuyor. Fiyatları 5000 TL ile 16 000 TL arasında. Hani bu fiyatlara çok iyi  ultrabook alternatifleri de var. Fakat tamamen Microsoft'un tasarladığı bu makine tasarım vs gibi işlerle uğraşanlar için daha ideal hale geliyor. Bu arada dünya pazarında Micrsosoft'un geliştirdiği Surface gibi çok iyi  notebook modelleri de var. Umarım yakın zamanda Türkiye pazarında da görüp inceleme şansımız olur. 

26 Eylül 2019 Perşembe

Ağaç Evi Sohpetleri #4



Tekrardan ağaç evi sohbet etkinliğinde birlikteyiz. Bu seferki gündem konumuz özgürlük üzerine. Aslında belirlenen gündem tam olarak " Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz? Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor? Size göre özgür olmanın sınırı nedir?" şeklinde olsa da ben daha çok toplumun uç noktalarının birbirinin özgürlüğüne yaklaşımını  inceleyip örnekler üzerinden konuya yaklaşmaya çalışacağım.


Biz, topum olarak birilerinin hayatına burnumuzu sokmayı yada normal olan bir şeyi abartmayı çok seviyoruz. 2019 Türkiye'sinde daha hala mahalle baskısına şahit olurken diğer  yandan özgürlüğün ölçüsü nedir, yada bu özgürlükse ben almayayım şeklinde  davranışlara şahit oluyoruz. Özgürlük nedir? Nerede başlar, nerede biter ? Bu kavramlar tamamen birbirine girmiş durumda.

  
Öğrencilerin, anadolu insanının kapalı hayat tarzı yapısından kopup daha seküler bir şehirde okumak istemesi  aslında yaşadıkları yerde gördükleri mahalle baskısının bir nevi tezahürü. Tabi bunun yanında özgürlük altında kural tanımazlık ve başkasının alanına müdahale edici bir çok abuk davranışlarada çokça şahit oldum. Konu mahalle baskısından açılmışken  daha dün başıma gelen olaydan bahsedeyim. Teyzenin biri  İzmir'de dekolte şeklide otobüse bindi fakat  Afyon'da inerken  tesettüre girdi. Yanındaki sordu; " yahu sen kapalı değildin Afyon'a gelince neden kapandın" dedi. Teyzede " burada mahalle baskısı var İzmir'deki gibi özgür değilim " dedi. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Diyecektim; " teyze sen inancın için mi kapanıyorsun yoksa mahalledekiler için mi? " Soramıyorsunuz tabi. :)

Neyse yazacak daha çok şey aslında ama  mevzu uzun. Bir sonraki etkinlikte buluşmak üzere hoşçakalın....




25 Eylül 2019 Çarşamba

İzmir Gezi Notları

Manisa'da kuzenimin  düğününden sonra sülalemin çok büyük bölümünün yaşadığı İzmir'e  gittim. İzmir'i gezgin gibi yazmak istemiyorum. Piyasada kıyamet gibi İzmir gezi yazısı bulmanız mümkün. Yazımı kısa cümleli ama bol fotoğrafları şekilde paylaşmak istedim.

Ben İzmir'e gidince iştahım açılıyor. Mutfak kültürü ve salaş ayak üstü büfe tipi mekanları bol olduğu için bir çok meşhur bir şeyci bulmanız mümkün. :)

Daha önce gitmediğim müzelerde vardı. İzmirli arkadaşlarımın rehberliğinde buraları da gezme fırsatı buldum. Teker teker nereleri gördük neler yedik maddeler halinde inceleyelim. :)

- Alsancak Atatürk Müzesi ( Giriş ücretsiz)






- İnciraltı Deniz Müzesi ( Giriş 10 TL )





- Latife Hanım Köşkü ( Giriş Ücretsiz )




- Alsancak Picasso Müzesi ( Giriş Ücretsiz )




İzmir'e her gittiğimde Kızlarağası Han'ında Hisar Söğüş'ten söğüş yemeden Ankara'ya dönmem. Sizde söğüşe karşı ön yargılı yaklaşmayın. Burada söğüş yemeden önce bende ıııııı yemem onu demiştim. Bir kere yedikten sonra bağımlılık yaptı. Fiyatı 23 TL.


Hemen yan sokakta da Şambali tatlısı yapan müthiş bir fırın var.


Kemeraltı Çarşısı içinde  karadut suyu ve turşu suyu içmenizi de şiddetle tavsiye ederim. 

İzmir hakkında şöyle genel bir değerlendirmede bulunacak olursak; sosyallik yönü, enerjisi çok yüksek bir şehir. Sahil kenarları ve buna paralel sahil kenarındaki  yerleşim yerlerinin planlaması zamanında güzel tasarlanmış, fakat bu plan ve düzeni şehrin büyük bir kısımında görmeniz mümkün değil. İzmir'in ciddi bir yenilenmeye, planlamaya ve kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Trafiği çok sıkıntılı fakat bunun yanında toplu taşıması çok iyi. Raylı sistemleri, raylı sistemlerin otobüse entegresi vs çok başarılı.


17 Eylül 2019 Salı

Ağaç Evi Sohbetleri #03

Evet, seri halinde devam ettiğimiz ağaç evi sohbetlerinde üçüncü gündem konumuzda şehirleşme, şehir kültürü ile ilgili. Çok fazla süslü giriş cümleleri kurmadan direk konuya dalıyorum. :)



Yaşadığınız şehrin sevdiğiniz ve sizi oraya bağlayan özellikleri nelerdir? Şehrinizde gitmeyi tercih ettiğiniz yerleri, meşhur yemekleri ve bir gün uğrarsak bize önerebileceğiniz aktiviteleri tanıtır mısınız?

Herkes yaşadığı, doğduğu, çocukluğunun geçtiği şehire bir şekilde sempati duyar sever. Bende aslen egeli olmama rağmen doğduğum ve büyüdüğüm Ankara’ya ileri derecede sempati duyuyorum. Bu sevgimin önemli bir kaynağında aslında milli mücadelenin merkezi  olması ve çok zor şartlar altında kurtarılan vatanımızın başkenti olmasından kaynaklanıyor.

                                                                                                 
                                                           
Kimisi denizi olmamasından dolayı sevmez, kimiside gezmemiştir, gezdireni olmamıştır, şehir ile tanıştırılmamıştır bu nedenle sevecek birşey bulamaz ama gelen misafirlerinizi doyurucu şeklinde gezdirdiğiniz zaman mutlaka beğenecek birşeyler bulabileceği bir şehirdir Ankara. Ankara’ya burun büken İzmirli akrabalarımı gezdirdikten  sonra, “ ya ben bu şehirde yaşayabilirim” lafını çok kez işittim. :)

Ankara’nın en önemli özelliği planlı yapılaşması. Bunun yanında çok geniş şehir içi parkları ile yeşile şehir içinde ulaşmanız çok kolay. Üç büyük şehir içinde büyük şehir imkanlarına en kolay ulaşabileceğiniz yerdir Ankara. Yolları geniş, trafiği aynı şekilde İzmir, İstanbul’a göre daha akıcıdır.

Şehrin kalbi genellikle Kızılay-Tunalı aksında atsada, Bahçeli 7. cadde yada Çayyolu Park Caddeside iddialı bölgelerden. Ulus Hacı Bayram tarafları manevi turizm açısından tercih edilip, yürüyüş rotanızı buradan Ankara Kalesine çevirip oradan yenilenen Hamam Önüne inebilirsiniz. Eğer kendinizi iyi hissederseniz az ilerideki Ulucanlar Cezaevi Müzesine gidebilirsiniz.

Aklıma şimdilik gelenler bunlar. Bir sonraki sohbet etkinliğinde buluşmak üzere. :)



11 Eylül 2019 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri #02


Bu sohbetteki  konumuzu İrem Can belirlemiş. Konumuz ; Doğamız giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz? 

Böylesine önemli ve hassas bir konuyu gündeme getirdiği için İrem Can’a teşekkür edip bende kendi görüşlerimi belirteyim.

Kürsel ısınma etkisini her yaz daha çok hissettirmeye başladı. Bunun sonuçlarını cehennem sıcağı yaz mevsiminde bol bol hissediyoruz. Artık millet ev tercihi yaparken kış koşullarına korunaklı evlerden daha çok yaz sıcağından etkilenmeyecek cephede evleri tercih etmeye başladılar.

Dünya devletleri arasında bu soruna bir çare yada  ortak bir uzlaşı bulunamasada biz insanlara genede  çok görev düşüyor. En önemlisi geri dönüşüme çok önem vermeliyiz. Isı yayan fakat kullanmadığımız elektrikli eşyaların fişlerini çekmeliyiz. En önemliside bol bol ağaç dikmeliyiz.

Ben şahsen küresel ısınma yüzünden kış mevsimini daha çok sevmeye başladım. :) Kış koşullarına bir şekilde çözüm bulunurken yaz sıcağına bir dereceden sonra çözüm bulamıyorsunuz. Allah’tan Ankara’da karasal iklimin etkilerinden dolayı yazlar deniz kenarı şehirler gibi ızdıraplı geçmiyor.

Son olarak bu sohbet etkinliğini başlatan, bu konuyu belirleyen ve katkı sunan tüm arkadaşlara teşekkür edip, bir sonraki etkinlikte buluşmak üzere hoşçakalın. :)


3 Eylül 2019 Salı

Ağaç Ev Sohbetleri #01

                                                                                                                    Görsel:http://www.pelityayinlari.com


Eveeet Edischar ve Taha'nın tasarlayıp sunduğu yeni bir etkinlik ile gene beraberiz. Bu sefer ki konumuz televizyon üzerine. Bakalım benden ne tür yaratıcı cevaplar gelecek . :)

Televizyon izliyor musunuz? İzliyorsanız veya izlemiyorsanız sebebi nedir?

Yani arada nadirde olsa izliyorum. Daha çok kahvaltı yaparken yada akşam yemeğinde mutfakta otururken izleme fırsatım oluyor.

Bizim yerli kanallardan haberleri zaten artık takip etmiyorum. Çünkü tek bir tarafın propagandasına yönelik haberler yapılıyor. Yerli diziler zaten tarzım değil. Ben daha çok belgesel ağırlıklı programları izliyorum. Dijital platformdan izlediğim kanallar genelde; TLC, DMAX, Discovery ChannelNational Geographic Channel gibi belgesel kanallarını izliyorum.

Filmleri yada dizileri daha çok Netflix üzerinden takip ediyorum. Ülke gündemini internet üzerinden belli başlı sitelerden takip etmeye çalışıyorum.

Etkinlik için tekrardan teşekkürler. Önümüzdeki iki haftalık dönemde şehir dışında olup biraz yoğun günlerim olacak.  Genede mümkün olduğu kadar etkinliklere zaman ayırmaya çalışacağım.




1 Eylül 2019 Pazar

Fırın Saldırısı - Haruki Murakami




                                                                                              Görsel:http://www.artfulliving.com.tr




Geçenlerde Ankara Tren Garındaki NEZİH kitapevi-Kırtasiyede beklerken vaktimin de bol olmasını fırsat bilerek serin ortamda kendimi mağazanın koltuklarına bıraktım. Oturmaktan canım sıkıldı ve ince bir kitap aradım. Beklerken bitirmekti amacım. Gözüme Haruki Murakami'nin Fırın Saldırısı isimli kitabı ilişti. Kitap ince ve zaten yarısı illustrations denilen  çizimlerle doluydu. Yani toplamda sanırım 40 sayfa civarı okumam oldu.


Sisler Arasında Yolculuk


Yazar gene çok basit bir konu üzerinden hikayesini oluşturmuş. Açlık çeken iki kişi bir fırını basar. Burada garip bir fırıncı ile karşılaşır. Amaç fırıncıyı öldürmek ve ekmek çalmaktır ama fırıncının yaklaşımı bu iki kişiyi çok etkiler. Muhabbetin ilerleyen safhalarında fırıncı bu iki kişiyi lanetlediğini söyler ve bu lanet uzun yıllar üzerlerinden kalkmaz. Daha sonra aradan yıllar geçer ve buna benzer gene başka olaylara kalkışılır ve konu buradan devam eder. 

Murakami gene, sürekli yaptığı gibi büyülü sis perdesinden elini okuyucuya uzatıyor ve sisler arasında okuyucuyu gizemli dünyasına götürmeyi başarıyor. Kitapçıda okuduğum 45-50 dk'lık süre boyunca resmen başka boyutlara gittim geldim dersem abartmış olmam sanırım.

30 Ağustos 2019 Cuma

Behzat Ç





Yıllardan 2010  amcamlarda ailece oturmuş çekirdek çitlerken STAR  TV'de bir fragman dönmeye başladı. Sivil ekip otosunun içinde sivil kıyafetli dört polis harı harıl birinin peşinden koşarken başka bir sahnede arabadan kendilerini atıp Ankara oyun havası oynamaya başlıyorlardı. Aradaki zıt duruma anlam veremedik tabi. Neyse sonradan anladık ki  Ankara'da çekilen yeni bir polisiye dizisiymiş. Tabi o dönemler araplara konut satışını arttırmak için Türkiye'de başka şehir yokmuş gibi hep bir İstanbul pohpohlaması vardı. Böyle bir ortamda Ankara yapımı tek tük  dizilerin çoğalması bizi heyecanlandırmıştı.

Dizinin başlamasıyla bu yapımın sıradan bir polisiye dizisi olmadığını gördük. Yani, konuşmaların çok yapay olduğu bir Arka Sokaklar dizisi gibi değildi. Adamlar çok rahat içten konuşuyorlardı. Muhabbetler, yerine göre küfürler vs doğallık açısından ciddi ciddi iyiydi. Behazat Ç'yi canlandıran Erdal Beşikçioğlu'nun oyunculuğu tek kelime ile mükemmeldi.  Dizinin ilerleyen bölümlerinde konu artık mafia-devlet-ihale üçgenine inince haliyle arı kovanına çomak sokuldu ve dizi bitirilmeye zorlandı. 




Amirim Geri Döndü

TV'ler de bu diziyi yayınlayacak babayiğit çıkamadığı için dizi altı yıl sonra internet üzerinden yayın yapan  Blu Tv  ile ekranlara tekrar  döndü.

Konu gene aynı yerden devam ediyor. Behzat Ç gene ruhsal bunalım içinde fakat gene aynı merhametini masumlara karşı koruyor. Aradan altı yıl geçmiş. Bu altı yıl içinde devlet-mafia ilişkisi sürümüş ama devletin içini PARALEL bazı başka unsurlar gene doldurmuş. Dizinin genel gidişatı da bu paralel unsurlar ile mafia çatışmasının arasında kalan Behzat Ç'nin yaptıkları yada yapmaya zorlandıkları  üzerinden yürüyor.

Neyse konu hakkında daha fazla açık vererek izlemeyenlerin hakkına girmeyeyim. Sonuç olarak eski Behzat Ç  fanlarındansanız altı yıl sonra başlayan ve hız kesmeyen yeni bölümülerini izlemenizi mutlaka ama mutlaka tavsiye ederim. 

28 Ağustos 2019 Çarşamba

Dunkirk



Vizyon tarihi: 21 Temmuz 2017 (1s 47dk)
Yönetmen :Christopher Nolan
İMBD: 7.9


Aksiyon türü yapımlarda  güzel iş çıkaran bir kaç yönetmenden biri olan Christopher Nolan bu eserinde sanatını konuşturmuş.

2017 yılı yapımı  olan bu filmde, İngiliz ve Fransız birlikleri, Alman birlikleri tarafından deniz kenarında bir yerleşim yeri olan Dunkirk'te kapana kıstırılır. Almanların karadan ve havadan taciz ettikleri bu sıkışmış birlikte telaş panik git gide artar. Yönetmende zaten, arka plana koyduğu derinden derinden gelen ritmik müzikler ile bu paniği bize çok güzel hissettiriyor.

İlerleyen sahnelerde, önce ve sonrası şeklinde geçişlerde yapılmış. Yani gördüğünüz bir olay daha sonra göreceğiniz bir aksiyon sahnesinin sonucu olabiliyor. Tabi bu izleyicinin dikkat yönünden daha fazla emek harcamasını gerektiren bir durum. Yani hangi olayın neyin sonucu olduğunu anlamak için biraz kafa yormanız gerekebiliyor.

Duygusallığın tavan yaptığı, görselleri ve sesleri ile mükemmel bir yapım olan bu filmi aksiyon türünü seven izleyicilere şiddetle tavsiye ederim.

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Keşf-i Blogger Etkinliği



Bugün bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü ilham gelmek bilmedi. :) Bende daha çok blogger arkadaş ile tanışmak ve katkı sunmak  için edischar ve akkurttaha'nın düzenlediği bu etkinliğe katıldım gitti. :)



Herkese içten bir "Merhaba",

Blogger dünyasını yeniden neşelendirmenin, harekete geçmenin vakti geldi!  Sürekli aktif paylaşım yapan, blog yazmayı seven arkadaşları tanımak istiyoruz. Daha çok tanışıp, kaynaşmak istiyoruz. Onlara, sizlere ulaşmak, konuşmak, paylaşımda olmak istiyoruz.

"Keşf-i Blogger" Etkinliği.

Bu yayında yapılması gerekenler çok basit;

1-Linklerini paylaşan güzel arkadaşları takip etmek.
2-Kendi güzel linkinizi yazının altına eklemek.
3-İçtenlikle yazıyı sonlandırmak ve blogger arkadaşları bu etkinliğe davet etmek :)

*Size ve daha çok yazara ulaşabilmek için etkinliğimizi es geçmeyin lütfen!

Sevgiler.








Teşekkürler.

Edischar ve Taha Akkurt