90’larda çocuk olmak
90’lı yıllar, kentsel dönüşümlerin olmadığı, sokak
kültürünün devam ettiği, herkesin 2-3 arabaya sahip olmadığı yıllardı. O
dönemde benim yaşadığım bölgede bahçeli evler vardı. Biz hem bahçelerde oynar
hem de arabaların çok seyrek olduğu sokaklarda koşardık. Sokaklar bizimdi,
çocuklarındı.
O dönemlerde akıllı telefonlar, online oyunlar olmadığı için
dışarısı bizlerin yaşam alanıydı. Dışarıda; misket, yağlı kayış, uzuneşek
oynardık. Ütmek, ütülmek, her misket oynayanın bildiği sözcüklerdi. Her grubun
mahallede bir bölgesi vardı. Bu gruplar arasında meşhur pazar yolunda mahalle
maçları yapardık. Pazar yolu; zamanında belediyenin pazar yeri olarak ayırdığı
fakat hiç pazar alanı olarak kullanılmayan, yol olarak milletin geçtiği bir
alandı.
TV’de, TRT 1, TRT 2, TRT 3 ve TRT 4 kanalları vardı. TRT’nin
yayınları, İstiklal Marşı ile başlar, gece İstiklal Marşı ile biterdi. Gece TRT
yayını bitirdiği zaman renkli yuvarlak bir grafik çıkar arka fondan dıııııııııt
diye bir sinyal sesi gelirdi. Çok küçükten bu ses ve görüntüden korkardım.
Özel televizyonlar ile tanışmamız İnter Star’ın 90’da test
yayınları ile oldu. Yükseltici ile sinyal yakalar bu kanalı izlemeye
çalışırdık. Öğlen saatlerinde İnter Star’da çizgi film kuşağı olurdu. Çocuklar
evlere dağılır neredeyse sokakta hiç çocuk kalmazdı. Looney Tunes, Tazmanya
Canavarı, He-Man, Thunder Cats, Flash Gordon izlediğimiz başlıca çizgi
filmlerdi.
Tek özel kanalımızda, Pazar geceleri, Parliament Sinema Kulübü adı altında sinema
kuşağı vardı. Batman serisi ile ilk tanışmamız ilk burada olmuştu. Karla Bonoff’un
All My Life parçası ile açılış yaparlardı. Bu klipte arka temadaki gösterilen
gökdelenler, bize dünyada böyle yerlerde mi varmış dedirttirirdi.
İner Star’ı, Show TV, Kanal D, HBB, Tele On, Kanal 6 izledi.
Özel kanalların artması rekabeti getirdi. Rekabet arttıkça film ve eğlence
sektörü daha başka bir boyuta geçti.
Kanal 6’da Tolga abinin sunduğu Hugo ile TV’lerde interaktif
oyun dönemine girdik. Tolga abiye rakip diğer özel kanallarda, Eliminator ve Street
Fighter programları başladı.
Kanallar az olduğu için hemen herkes aynı programları
izlerdi. RoboCop ve Rocky serileri şimdilik aklıma gelen döneme damga vurmuş
filmlerdi. Gizli kamera ile milleti deşifre eden programlar vardı. Söz Fato’da
bunların en popüler olanıydı. Gizli kamera ile sapık hoca ve kocaları deşifre
ederdi.
Evlerde sabit hatlı telefonlar vardı. Bu telefonlar için
dekoratif süslü püslü, kemerli vs platformlar vardı. 900’lü hatlar vardı.
Telefon sapıkları vardı. Hiç unutmam telefon sapığı olduğu için heyecanlanan
mutlu olan ablalar vardı.
Fazla uzatmadan, 90‘lı yıllar teknolojinin burnumuza kadar
girmediği, komşuluğun, dayanışmanın, sokak kültürünün olduğu insanların az
şeylerden mutlu olduğu yıllardı.
Sonra ne mi oldu? 2000 yılına girdik. Gri temalı Milenyum
dönemi. Rengi gibi gerçekten gri yıllar başladı. Yapay, dijital, eski
samimiyetlerin olmadığı bir döneme evrildik.
90 lı yıllar özlediğim yıllar gerçekten. İnsanın tekrar o yıllarda yaşayası geliyor. Teknolojiden uzak, samimi, arkadaşlıkların daha güzel olduğu yıllar.
YanıtlaSilYazdıklarının tümü o kadar tanıdık geliyor ki... Çok seçenek olmadığı için aynı şeyleri izler, aynı şeyleri yer, aynı oyunları oynar ve benzer hayatları yaşardık. Bu kadar çok ortak nokta olduğu için de bireyler arasında günümüze göre çok daha zengin iletişim ve paylaşım vardı. Tek kanal olduğu için o an televizyonda ne varsa ailecek o izlenirdi. Çizgi film, maç, dizi, sinema ayrımı olmazdı.
YanıtlaSilBizden önceki ve sonraki kuşaktan çok farkları olan adeta bir ara geçiş nesli gibiydik.
Birde sizde var mıydı bilmiyorum, bizde anten ayarlama olayı olurdu.Çatıda basit bir anteni babam çevirir dururdu bizde aşağıda yayını yakalamsını beklerdik.Görüntü gelince çatıya ,tamaaaaam diye bağırırdık.Babamda anteni telle bağlar inerdi.:)
YanıtlaSil